Çoğumuz kendimizin çocuk ve daha genç hallerine kıyasla daha az coşku duyuyoruz, daha az kahkaha atıyoruz, yaşamımızı daha dar bir alanda yaşıyoruz, adeta daha azız. Ne de olsa çocukluğumuzdakine göre daha çok sorumluluğumuz, yani yükümüz var. Bu yükler bazen bize ağır gelip bütün enerjimizi alıyor olabilir.
Oysa sadeleşerek yüklerimizi azaltmamız ve kendimize alan açmamız mümkün. Korona virüsünün ve evlerimizdeki hapis sürecinin de bize gösterdiği gibi gerçekte vazgeçilmez sandığımız birçok şey vazgeçilmez değil.
Bu yazıda, özel yaşamımızda bize yük olan veya enerjimizi yiyen şeylerden kurtulmayı anlatacağım.
Aşağıda sadeleşmek için derlediğim birkaç öneri var. Bunların içinde kendi uygulamadığım ve faydasını görmediğim hiçbir şey yer almıyor. Başta zor veya fazla gelenler olabilir. Yine de kendinizi kapatmamanızı, yapabildiğiniz kadarı ile küçük küçük başlamanızı öneririm. Bazılarına yönelik zihinsel veya duygusal bariyerleriniz olabilir ya da nasıl ilerleyeceğinizi bilemeyebilirsiniz. Bunları dilerseniz iyi bir koçla çalışabilirsiniz.
1. Fazla eşyalardan kurtulun:
Eşya aynı zamanda bakım demektir. Eşyanın bakımı, zamanınızı ve enerjinizi alır.
Örneğin renk renk, model model kıyafetler gönlümüzü açıp estetik duygumuzu okşar. Bununla birlikte her renkli kıyafetle bir ona uygun ayakkabı, çanta gibi aksesuarlar almak isteriz. Hepsi dolaplar doldurur, daha büyük dolaplar daha büyük evlere ihtiyaç doğurur. Bu evlerin temizliği bakımı da ayrı meseledir. Çok sayıdaki kıyafetimizi genellikle düzen içinde tutmak zor olduğu için istediğimiz çeşitlilikte de giyemeyiz, bir kalabalık vardır ve seçim yapmamız zordur. Konu basit görünse de enerjimizi alır.
Benzer mantığı, tüm eşyalarınız için yürütebilirsiniz.
Bir zaman ayırarak eşyalarınızı tek tek gözden geçirin ve şu soruyu sorun: ‘’bu xxx eşyayı benim için olmazsa olmaz yapan bir şey var mı?’’. Yoksa kurtulun.
2. Alışkanlıklarınızı gözden geçirin:
Bize güzel bir his veren şeyler biz fark etmeden alışkanlığa, hatta bazen bağımlılığa dönüşür.
Kendi geçmiş yaşantımdan basit bir örnek vereceğim: Yıllarca kahve içme alışkanlığım yoktu. 2014 yılında çalıştığım iş yerine güzel bir kahve makinası geldi ve ben sabahları kahve içmeye başladım. Bana hoşluk veren bu konu bir süre sonra alışkanlık haline dönüştü. Sabahları kahve içmeden duramaz oldum, ayılamıyordum veya başım ağrıyordu. O işyerinden ayrıldıktan sonra da her sabah o kahveyi içmenin yollarını aramaya başladım. Sabah erken koçluk seanslarına, toplantılara, eğitimlere de gidiyor olsam zihnimin bir köşesini o kahveyi içme fikri işgal eder olmuştu.
Alışkanlıklarla ilgili böyle kötü bir durum vardır, tıpkı bilgisayarda arka planda çalışıp hafızayı yiyen programlar gibi zihnimizi işgal ederler.
O yüzden alışkanlıklarınızın öncelikle farkına varın: Alışkanlıklarınız partnerinizin her gün aramasını beklemekten tutun da sigara içmeye, yeme içme adetlerinize veya yakınınızla didişme hallerinize kadar uzanabilir. Vazgeçemediğiniz her şey sizin için yük olma potansiyeline sahiptir. Farkında olun ve enerjinizi verdiğinizi bilin, devam edip etmemek sizin seçiminiz.
3. Kendinizi başkaları ile kıyaslamayın
Biliyorum zor! Okulda çan eğrisine tabiyiz, sonra yukarıdan aşağı sıralandığımız ve buna göre yeni okullara yerleştiğimiz /veya yerleşemediğimiz sınavlara giriyoruz. İş ortamında birbirimizle kıyaslanıyoruz, rekabet halindeyiz. Birçok mecrada gördüğümüz reklamlarda ‘’kaçırmayın, ilk siz bilin, herkes ne okuyor öğrenin’’ gibi mesajları okuyoruz. Buna bir de sosyal medya ekleniyor.
Kendimizi başkaları ile kıyaslamak oldukça büyük bir yüktür! Hepimizin DNA’sı da yaşam deneyimi ve yolu da kendine özgüdür. Kendimizi başkası ile kıyaslamak, elma ile armudu kıyaslamak gibidir.
Bir konuda gelişmek istiyorsanız bunun yolu, niyetinizi net şekilde ortaya koyup çaba sarf etmek ve emek vermeye başlamaktır. Düzenli emek ve çaba ile ilerlemeyen hiçbir şey yoktur. Kendinizi sadece kendinizle kıyaslayın.
4. Sosyal medyaya hiç bakmadığınız blok zamanlar edinin
Sosyal medya birçok katkı sağlarken çoğumuzun odağını da elinden aldı. Beynimiz, akıllı telefonlarımızın verdiği sesli veya görüntülü uyarılara duyarlı ve bazılarımız için her ne yapmakta olursak olalım gelen mesajın önceliği var.
Bunun yanı sıra dibimizde tuttuğumuz telefona, uyarı gelmese bile sürekli bakmak gibi bir alışkanlık geliştirdik. Adeta boş kalamıyoruz. Bazılarımız tuvalette, metroda, sinemada, hatta trafikte bile telefonlar elimizde bir şeylere bakıyoruz.
Biz aynı anda birkaç şeyi hallettiğimizi sansak da gerçekte bir tenis kortunda aynı anda birkaç farklı kişi ile tenis maçı yapıyor gibi oluruz. Bu şekilde dikkatimizi ve enerjimizi gerçekten toplamamız mümkün değildir. Bir işle uğraşırken, kitap okurken, sohbet ederken telefonlarınızı bulunduğunuz mekandan farklı bir mekana bırakın. Bilgisayarda çalışıyorsanız mesaj uyarılarının otomatik çıkışını mümkünse kapatın.
Ne yapıyorsanız ona konsantre olun, zamanınızı, dikkatinizi ve enerjinizi ona verin.
Sonrasında sosyal medya için de bütün enerjinizi verdiğiniz özel zamanlar ayırabilirsiniz.
5. Yorulunca dinlenmeyi bilin
Dinlenmek tanımı gereği yorulduğumuzda yaptığımız ve bizi huzurlu şekilde sakinleştirecek veya yaşam enerjimizi yükseğe çıkarak bir şey olmalı. Düşünün ki gece iyi uyuyunca sabah enerjik uyanıyoruz ve ‘’ne güzel dinlendim’’ diyoruz, güne enerji ve istek dolu başlıyoruz. Dinlenme adı altında yaptığınız her aktivite size bunu sağlamıyor olabilir. Bazı dinlendiğimizi sandığımız etkinlikler aslında bizi daha da yoruyor ve atalete gömüyor olabilir.
Önünüzde dinlenmek için yapacağınız her ne varsa kendinize şunu sorun: Yapacağım veya yapmakta olduğum şey + ben bir araya gelince nasıl olacağız? Bunu yaptıktan sonra rahatlayıp daha huzurlu ve sakin olacak ve/veya yaşama enerjimi tekrar kazanacak mıyım?
Bu soruya o anda verdiğiniz cevap önemlidir. Örneğin hastaysanız kanepede saatlerce yatmak sizin için şifalı iken sağlıklıysanız bu sizin enerjinizi daha da düşürebilir. Veya açken yediğiniz yemek enerji verirken tokken yediğiniz ağırlık verip sizi aşağı çekebilir.
Sadeleştikçe hayatta yapmak isteyebileceğiniz şeyler için birçok enerjiniz kaldığını göreceksiniz. Diyebilirsiniz ki korona günlerinde zaten çok zaman ve enerjimiz oldu, ne yapacağımızı bilemedik! Bu da tabii ki sonraki bir aşama ve belki bir başka yazının konusu olur. Şimdi sadece ufak bir soru ile sizi bırakayım: Zamanımızı ve enerjimizi nereye yönlendireceğimizi kendinizin seçmediği bir yaşama ne kadar kendi yaşamımız diyebiliriz?
Comments